2 Eylül 2012 Pazar

Mutluyuz.

Beşiktaşlılar mutlu. Hiçbir şey beklenmeyen sezona son dakikalarda haksız yere kaybedilen 3 puan ve 3-0'lık alınan deplasman galibiyetiyle başlandı. Kendi adıma söylemek gerekirse; Galatasaray beraberliğinden pek bir şey anladığım söylenemez. 1 gol atması bile mümkün görülmeyen takım 3 gol attı atmasına da rakibin saçma sapan hatalarıyla atılan gollerdi bunlar. Her ne kadar futbol zaten '' hatalar oyunu'' olsa da kafamda soru işaretleri oluşmadı değil. Çünkü golleri kendi yarattığımız pozisyonlarla atmadık. Bal mal, rakip defans hatası falan filan önemli değil aslında. Önemli olan takımın isteyerek 3 gole ulaşması. Bunlardan sonra benden ''Karabük, güçsüz takım'' gibi yazılar bekliyorsunuz biliyorum. Beşiktaş, Karabük maçında çok akıllı oynadı, rakibin boş bıraktığı alanları iyi kullandı ve sonuca gitti. Karabük'ün sol kanadı tabiri caizse yayla gibiydi ve bunu ilk yarı Uğur'la gole çevirmeyi başarırken maçın sonlarına doğru da Erkan'ın attığı deparla ne kadar doğru kullandığımızı gösterdik. Rakip ne kadar güçsüz olursa olsun sen onun zayıf noktalarını tespit edip,akıllı oynamadıktan sonra sahadan istediğini alamazsın. Misal geçen sene Karabük maçını Edu'nun attığı penaltı golüyle 1-1 berabere anca bitirebilmiştik. Şimdi sorsan herkese '' Ama Karabük bıkbık '' derler. Ay bu son cümleyle yazım maç yazısından başka her şeye benzedi. 

Bir Olcay Şahan var Beşiktaş'ta. Olcay'ın iyi oynamasının yanında bir de futbol zekasını iyi değerlendirmesi var ki ikisi birleşince gerçekten kaliteli futbolcu olduğu görülüyor. Attığı paslar, yaptığı preslerin yanı sıra az daha güzel futbolunu golle süslüyordu. Necip'in maçın başında yaptığı bir hareket var ki akıllara zarar,orta sahadan sağa çalımlayarak paralellemesine öyle bir geçti ki rakibini ağzım açık kaldı. Veli'nin iyi oyunu, Fernandes'in muhteşemliğiyle birleşince Beşiktaş'ın orta sahası ilk yarıda 3 golü getirdi. Hilbert'in kanatlarda ki etkinliği, Batuhan'ın istekli hali ve yaptığı asistte 3 puana yardımcı oldu. Erkan Kaş'a ise oyuna son dakikalarda girmesine rağmen bayıldığımı söyleyebilirim.Takımda hiç kimse sırıtmadı,takım olarak oynadık ve takım olarak galip geldik. İşin güzel yanı da bu zaten; takım olarak bir şeyleri başarabilmek. Bunun sürekliliği sağlandığı takdirde ve yapılacak transfer veya transferlerle Beşiktaş'ı şampiyonluk yarışında görmek hiç zor değil.

20 Temmuz 2012 Cuma

Zor günler ve aydınlık Beşiktaş


Öyle zor zamanlardan geçiyor,öyle haberlere uyandığı oluyor ki Beşiktaş taraftarının. Zoru sevmeseydik Beşiktaş'lı olmazdık zaten. Kimse inkar edemez çocukluğunda sınıfında ki arkadaşları tarafından Beşiktaş'lı olduğu için alay edildiğini,8-0'lık yenilgiden sonra günlerce ''hahha,sekiztaş'' muhabbetlerini duyduğunu. Ama bu sefer durum farklı,yıllardır fark edipte görmezden geldiğimiz borç batağının içinde bir anda kaldık. Elimiz kolumuz bağlı ne hesap sorabiliyoruz ne hesap ver diyebiliyoruz ne yıldız oyuncu kaldı takımda ne başka bir şey. Özkaynaktan gelen oyuncularla,yeni alınan birkaç gurbetçiyle ve elde kalan dört beş yabancı futbolcuyla umut ediyor,bekliyoruz. Hiç kimsenin şampiyonluk beklentisi olmamasıyla ve yıldız transferi beklememesiyle geçiyor günler.


Manchester City'yle oynayacağımız hazırlık maçı geldi çattı. Yeni umutlar,gençler,kırmızı forma,anlı şanlı Beşiktaş sahadaydı işte, ilk ciddi maçımızı oynuyorduk,dolayısıyla hepimizde heyecan vardı. Premier Leauge şampiyonu Manchester City karşısında ilk yarı başabaş bir oyun sergiledik,hücumda doğru paslarla çoğalabilmeyi başardık tabi ki müthiş oynadık diyemeyiz ama bundan farklı bir oyun bekleyen yoktur zaten. 10 numara oynayan Olcay Şahan'ı beğendiğimi söylemeliyim,doğru paslarla karşı kalede etkili olmamızı sağladı,topu ceza sahası çizgisinde paralel olarak rakiple inatlaşarak sürdüğü an oyun becerisini belli etti. Mustafa Pektemek'te iyiydi özellikle hırsını,mücadelesini görmek güzeldi,zaten futbolunu her zaman beğenmişimdir. Mehmet Akyüz'e gelince; taraftarlar tarafından neden kendisine sabredilmediğini bir türlü anlamadığım bir isim üstelik geçen sene forma şansı bulamadı buna rağmen ona haksız eleştiriler yapıldığı görüşündeyim keza bugün beklediğimden iyiydi,şutlarıyla takdirimi topladı. Necip'te ne iyiydi ne kötüydü,görevini yaptı ama ben yine de orta saha üçlüsünün Fernandes-Veli-Oğuzhan şeklinde oluşacağı görüşündeyim. Cenk'in ikinci golünde ki hatası yadsınamaz,yan toplarda zaafı olan bir kaleci olduğu söylenebilir ama bu onunda üstüne gereksiz yere çok gidildiğini görmeme engel değil. Umarım Hakan,Fevzi gibi olmaz kendisi. Gözüme çarpan bir diğer nokta ise takımın sağ tarafta savunmada ve orta alanda birbirine çok yakın oynamasıydı bunun faydasını orta alanda göremesekte defansta gördük,yakın savunma Manchester City'nin ara paslarını savuşturmamıza neden oldu. Bu yakın oyunun neden sol tarafta gerçekleşmediğini anlayamadım,zaten sağda çok yakın oynadığımız için sol tarafta büyük açıklar verdik,Hilbert'in bir stoper gibi davranıp topları kornere atmasıyla bu atakları da savuşturduk ama bu demek olmuyor ki bu şekilde oynamaya devam edersek bu kadar şanslı olabiliriz anlaşılan hocanın taktiği ama açık veren alanlar da düşünülmeli sonra başımıza iş açabilir bu oyun tarzı.


Son olarak; iki golünde bireysel hatalardan yendiği söylenecek olursa biri Pektemek'in topu kaptırıp hücumun kontratak'a dönüşmesi ve sonunda Uğur'a fake atılarak atılan gol biri de Cenk'in önce çıkması ile yenilen gol berabere hatta üstünlüğümüzle bitebilecek bir maçtı. Takım kötü sinyaller vermiyor,kendi açımdan bu kadarını beklemediğimi bile söyleyebilirim. Sadece taraftarın bu genç ve yeni takım için sabretmesi lazım.

4 Kasım 2011 Cuma

Beşiktaş neden mi tutulur ?

Sadece birkaçı...


Katip Tevfik’in Taşkışla’da İngilizler’den kapıp kaçtığı, Refik Osman’ın Valideçeşme’deki evinin bahçesinde özenle sakladığı toptur Beşiktaş.

Refik Osman Top’un ta kendisidir Beşiktaş.

Refik Osman’ın ayağından 92 penaltının 91’ini gole çevirmektir Beşiktaş.

Şeref Bey’in "Valideçeşme"si ile Münir Bey’in "Basiret"ine eklenen "Harika", "Barıka", "Kuvvet"tir Beşiktaş.

Bir araya gelmenin, dayanışmanın, tek yumruk olmanın, bir semti efsane kılmanın, ama yine de semt takımı kalmayı başarmanın öyküsüdür Beşiktaş.

Şeref Bey’in inadı, kararlılığı, iradesidir Beşiktaş.

Şeref’tir Beşiktaş.

İşte o Şeref Bey’i genç yaşta yitirmektir Beşiktaş.

Yine o Şeref Bey’in anısına bir sistem yaratmak, "Üç Pas, Bir Şut, Gol"dür Beşiktaş.

"Pazar Ligi"nin tozunu atmak, Maccabi, Strugglers, Pera, Dork, Aris, Enosis, Stella, Mayak gibi takımları yere serip hiç yenilmeden şampiyon olmaktır Beşiktaş.

Cumhuriyetin ilk yılında, 22 Ağustos Cuma günü, ilk resmi İstanbul Ligi Şampiyonu’dur Beşiktaş.

Ligi’nde ilk yarıyı lider bitirip "Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bulunmadığı bir ligde şampiyonluk istemiyoruz!" diyerek ligden çekilmektir Beşiktaş
Yetmedi, 1939’da, 1940’da, 1941’de, 1943’de, 1945’de, 1946’da, 1952’de "yenilgisiz" İstanbul Ligi Şampiyonu olmaktır Beşiktaş.

Yetmedi, 1941’de 18 maçın 18’ini de 84 gol atarak kazanmaktır Beşiktaş.

Yetmedi, 1942’de 18 maça 90 gol sığdırıvermektir Beşiktaş.

Yetmedi, 439 maçta fileleri 382 kez havalandıran "Baba" Hakkı Yeten’dir Beşiktaş.

"Sabri, Hakkı, Şeref, Kemal, Şükrü" forvet hattıyla 140 resmi maçta 599 gol atmaktır Beşiktaş.

320 golünden 93’ünü ağlara voleyle zımbalayan "Voleci" Şeref Görkey’dir Beşiktaş.

Palermo ve Lazio’da 79 maçta 36 gol bulan, 226 golünün 32’si doğrudan köşe vuruşundan gelen Şükrü Gülesin’dir Beşiktaş.

Her üç serbest vuruştan birini gole çeviren "Baba" Recep Adanır’dır Beşiktaş.

Siyah-beyazlı formayla 569 kez sahaya çıkan Ahmet Özacar, "Küçük Ahmet"tir Beşiktaş.

"Çengel" Hüseyin Saygun, "Beton" Mustafa Ertan, "Keklik" Kemal Gülçelik, "Kasatura" Bülent Aziz Esel’dir Beşiktaş.

1950’de Amerika’da, New York Turnuvası’nda boy göstermek, Manchester United’a kafa tutmaktır Beşiktaş.

"Şenol-Birol-Gol"dür Beşiktaş.

Türkiye Ligi’nde 1959-60 sezonundan bugüne dek kırılamamış "13 maç üst üste galibiyet rekoru"dur Beşiktaş.

UEFA Kupası’nda Romen takımı Steagul Rosu karşısında ilk maçı 2-0 bitirip rövanşta son üç dakikada üç gol yemektir Beşiktaş.

Rosu maçında, yediğimiz ikinci golden sonra topu ağlardan çıkarıp koşa koşa santraya diken Sanlı Sarıailoğlu’dur Beşiktaş.

Sanlı’yı sevmek, hem de çok sevmektir Beşiktaş.

Süleyman Seba gibi bütün bir ömrü adamak, başka avuntu aranmamak, bu mutlulukla kıvanmaktır Beşiktaş.

Tükenen, tüketilen umutlara, boşa çıkan beklentilere karşı, hem sabırlı hem gururlu olmaktır Beşiktaş.

15 yıl şampiyonluk görememek, buna hiç yerinmemek, Ziya Doğan’ın Eskişehir’de attığı ikinci golden sonra boğazına bir şeyler düğümlenmektir Beşiktaş.

O 15 yıl boyunca Yusuf Tunaoğlu’yla, Vedat Okyar’la, Zekeriya Alp’le, Niko Kovi’yle, Tuğrul Şener’le teselli bulmaktır Beşiktaş.

"Bir ki üç de yetmez, dört beş altı olsun, Metin Ali Feyyaz atsın, Beşiktaşım Şampiyon olsun"u motto kılmaktır Beşiktaş.

Metin-Ali-Feyyaz’la bir maça 10 gol sığdırmaktır Beşiktaş.

Türkiye Ligi’nde "yenilgisiz" tek şampiyon olmaktır Beşiktaş.

Türkiye Ligi’nde 48 maç yenilgi yüzü görmemektir Beşiktaş.

Nihat Kahveci’yle birlikte Fulya’ya giden dolmuşa binmektir Beşiktaş.

Spayiç, Metin Türel, Gündüz Tekin Onay, Dorde Miliç, Gordon Milne, Christoph Daum, Mircea Lucescu’dur Beşiktaş.

İkili mücadelelerde rakibi yerinden uçurmakta Briegel’i bile geride bırakan Sinan Engin’dir Beşiktaş.

Necmi Mutlu, Sabri Dino, Rasim Kara, Adem İbrahimoğlu, Zafer Öğer, Fevzi Tuncay, Oscar Cordoba, Göksel Gencer, Nüvit Yasin’dir Beşiktaş.

Mehmet Ekşi, Kadir Akbulut, Samet Aybaba, Recep Çetin, Ulvi Güveneroğlu, Gökhan Keskin, Mutlu Topçu, Alpay Özalan, Ahmet Yıldırım, Ali Eren Beşerler, Tolga Doğantez, Ronaldo, Zago’dur Beşiktaş.

"Atom Karınca" Rıza Çalımbay, Mehmet Özdilek, Fikret Demirer, Zeki Önatlı, Fani Madida, Tayfur Havutçu, Yasin Sülün, Tümer Metin, İbrahim Üzülmez, Kaan Dobra, Serdar Topraktepe, Bayram Bektaş, Tamer Tuna, Niyazi Güney, Frederico Giunti’dir Beşiktaş.

Necdet Ergün, Bora Öztürk, Ali Kemal Denizci, Oktay Derelioğlu, Sertan Eser, Ertuğrul Sağlam, İlhan Mansız, Ahmet Dursun, Daniel Pancu, Ali Cansun, Eser Yağmur’dur Beşiktaş.

Milli maçta Lothar Mattheus gibi bir futbol devine "Bizi sürklase etti!" dedirten Sergen Yalçın’dır Beşiktaş.

Barcelona’ya üç çekmektir Beşiktaş.

Milan maçının bitiminde Oliver Bierhoff’u "Dünyanın dört bir yanında maça çıktım, böyle taraftar görmedim, gerçekten biz mi kazandık diye skorborda bakma gereği duydum!" diye konuşturmaktır Beşiktaş.

"Bu Alemde Çarşı, Herkese Karşı"dır Beşiktaş.

"Hepimiz Zenciyiz" diyebilmektir Beşiktaş.

Daniel Amokachi’dir, kim ne derse desin, Pascal Nouma’dır Beşiktaş.

Belki de tam bu yüzden "Cobarde Gallina Ortega" naniğini yapabilmektir Beşiktaş.

Veselinoviç’in neye yorulacağı kuşkulu beş parmağını doğruya yormaktır Beşiktaş.

Yalnızca zaferlerin değil, olmayacak yenilgilerin, büyük düşkırıklıklarının ardından İnönü’yü hıncahınç doldurmak, avazı çıktığı kadar bağırmaktır Beşiktaş.

En sonu İnönü’nün tribünlerinden denize bakmak, derin bir soluk almaktır Beşiktaş.


ALINTIDIR.

30 Ekim 2011 Pazar

Sivas maçı üzerine..

Twitter'da beni takip eden bilir her maç sonrası anlayabildiğim,görebildiğim kadar maçları elimden geldiğince yorumlamaya çalışırım ha kime doğru gelir kime doğru gelmez bilemem saygı da duyarım bu bloğu açmamda ki neden Twitter'da uzun uzun timeline'ı meşgul etmemek belki de içimdekileri doya doya yazabilmek..
Kötü oyun 3 puan olayına girmek istemiyorum malum uzun uzun yazdım kafanızı bu nedenle ütülemeyeceğim sadece şampiyon olmak için bu tür maçları kazanmak lazım diyor ve konuyu kapatıyorum.Bunun bilincinde olmalıyız.
Gelelim son maçların Beşiktaş'ına..Aslında hem konuşulacak bir şey yok hem de yazsak bitmez diyebiliriz.Oyun durduğunda takımda inanılmaz bir konsantrasyon eksikliği,dikkat bozukluğu oluyor ne zaman rakip duran top kazansa eminim çoğumuzun ağzı yüreğine geliyor aman diyoruz.Öncelikle takım bunu aşmalı bunu kafasında bitirmeli yoksa başımız çok ağrıyacak bu belli.Diğer konu ise orta alan ve hücumda ki defans eksikliğimiz.Orta alanda cidden çok kaliteli,disiplinli oyuncularımız var Ernst,Aurelio,Necip gibi ama bu oyunculardan son maçlarda ben o defansı göremedim.Necip'te ki performans eksikliğini biliyoruz Hazal Kaya olayını duyduğum da korkmuştum zaten tabi nedenini bilemem ama bana bu gibi geliyor düzelecek en azından bunu ümit ediyorum.Gelelim Quaresma ve Simao'ya yani kanatlara Simao koşuyor elinden geldiğince defansa yardım ediyor ama Quaresma'da bunu göremiyorum ne yazık ki biraz yardım etse eminim bambaşka bir Quaresma izleyeceğiz herkesin aksine ben hücumda iyi işler yaptığını düşünüyorum Quaresma'nın.Kısacası orta alan ve ileridekiler biraz yardım etse defans hattımıza her şey daha güzel olacak.
Ve evet maalesef şunu çok rahat söyleyebilirim takım maç seçiyor bakınız Fenerbahçe ve Stoke City maçlarına takım bu maçların ne kadar önemli olduğunun bilincinde sahada inanılmaz bir mücadele ortaya koyuyor fakat istediğimiz sonucu alamıyoruz istediğimiz sonucu alamamamızın nedeni ise yukarıda belirttiğim duran toplarda ki konsantrasyon eksikliği.Bilemiyorum artık ya teknik ekip veya yönetim her maçın ne kadar önemli olduğunu anlatmıyor ya da Anadolu takımlarıyla yaptığımız maçların önemini anlatmamıza gerek yok ne de olsa yeneriz diye mi düşünüyorlar.Belki de tamamen oyuncuların psikolojisi..Belki de ben kuruntu yapıyorum yorgunluktan böyle bir oyun izliyoruz.
Tribünler ise son yılların gördüğüm en dağınık en ne istediğini bilmez en vasat tribünü.Umut ediyorum tribünlerde düzelir Beşiktaş'ın var olması tribün sayesindedir tribün kendine gelmezse takım hiç gelmez!


AYNUR
http://twitter.com/#!/aynurcvt